Amor Fati, bir ölümün teşhisi ve teslimatıyla açılıyor. Yazgıları benzer, kendi yazgılarına dönüşen iki eksik kardeş: M ve M.
Media, yanlış yazılmış bir ad, eksik diyelim, “h” sesi unutulmuş, düşürülmüş. İkizini öldürmüş anne karnında, belki ondan. Murat, kardeşi Servet’i arıyor, babasının çalıp gittiği kardeşini, çocukluğunu ve hikâyesini.
Birbirlerine ve yazgılarına savrulan iki “m”. Karanlık ev, moskof. Eşyaların da hiç konuşmaz bir dili var. Âşıklar mı, tutamaklar mı? Kör eden bulma arzusu ve kardeşini öldürdüğünü sanmaktan duyulan pişmanlık. Hande Aydın, matematiği iyi kurulmuş bir romanla karşımızda: Hikâyemizi seversek ona razı olmuş sayılır mıyız?
Modi bunu beklemiyordu. Çocuğun cesareti hoşuna gitmişti bir yandan. İneceği durak yaklaştığında koltuğunda hafifçe doğruldu.
Otobüsün frene basmasıyla yerinden kalktı, bir şey demeden elindeki kitabı çocuğun kucağına bıraktı.
Çocuğun şaşkın bakışlarıyla buluştuğunda çoktan otobüsten inmişti. Kapanmak üzere olan kapının aralığından seslendi:
“Mutsuzluğunun hepsini bir kerede harcama.”