Koşulsuz, özgeci, sonsuz, içten ve kapsayıcı bir duygu olarak aşk, bugün birçok kültürde evrensel bir din konumuna gelmiş durumda. Denebilir ki ayakta kalan, yıkılmaya direnen yegâne tabu belki de.
Bu çığır açıcı kitapta felsefeci Simon May, aşka dair kurucu fikirleri analiz edip temelindeki Batı kaynaklı kültürel mirası gözler önüne seriyor. İki bin beş yüz yıllık düşünce tarihini tarayan May, “aşk”ın Hıristiyan, İbrani ve Yunan kültürlerine uzanan köklerine inerek, “Tanrı Sevgidir” anlayışının son iki yüz yıl içindeki dönüşümünün ve böylece aşkın bir din haline gelişinin izini sürüyor. Bu yeni dini, gerçek aşkla karşılaştırarak, kibir dolu, boş hayalci ve gerçekdışı doğasını açığa vuruyor.
Aristoteles, Ovidius, Lucretius, Spinoza, Nietzsche, Freud ve Proust gibi, birbirinden farklı düşünür ve sanatçıların eserlerini analiz eden May, aşkın hayatımıza anlam, güvence ve mutluluk katmak için tek çözüm yolumuz olduğu kanaatine, alabildiğine berrak bir bakış açısıyla karşılık veriyor, bu olağanüstü güzellikteki satırlarda.