Üç arkadaşın öyküsü bu. BeyoÄŸlu'nda büyümüÅŸ, BeyoÄŸlu'nda yaÅŸayan üç ayrı kiÅŸilik, üç ayrı kimlik, üç ayrı insan. Ölümsüzlük merakıyla baÅŸlayan ölümler. Her cinayetin ardında gizemli bir neden... Ve soruÅŸturma boyunca adım adım, bina bina, sokak sokak BeyoÄŸlu. O çoksesli, çokrenkli, çokdilli, çokkültürlü BeyoÄŸlu. Günümüzün Babil Kulesi... Ä°nsanın bencilliÄŸini, acımasızlığını, öfkesini, çaresizliÄŸini en iyi anlatan mekân... Soluk soluÄŸa bir gerilim, benzersiz bir final... Çok kollu, çok dallı büyük bir ırmaÄŸa benzeyen bu muhteÅŸem cadde, papazı, fahiÅŸesi, cami hocası, pezevengi, hahamı, Alevi dedesi, bankacısı, iÅŸportacısı, öÄŸrencisi, öÄŸretmeni, tinercisi, dönercisi, dekoratörü, evsizi, midye satıcısı, esrar satıcısı, kanun kaçağı, Anadolu kaçağı, Avrupa kaçağı, Amerika kaçağı, Afrika kaçağı, yani yaÅŸam kaçağı, beyazı, karası, sarısı, kızılı yani insan görünümünde olan kim varsa, hepsini, herkesi sorgusuz sualsiz kucaklamıştı. Kiliseleri, camileri, sinagogları, hanları, hamamları, bankaları, giyim maÄŸazaları, kitabevleri, meyhaneleri, birahaneleri, ÅŸaraphaneleri, kafeleri, kültürevleri, randevuevleri, sinemaları, tiyatroları, galerileri, vakitleri çoktan dolduÄŸu halde ömür sürmeye çalışan bilmem kaç yüzyıllık inatçı binaları, dar sokakları, kör çıkmazlarıyla Grande Rue de Pera, Cadde-i Kebir, Ä°stiklal Caddesi ya da BeyoÄŸlu nasıl adlandırılırsa adlandırılsın burası her gün, her an deÄŸiÅŸen yeryüzünün en büyük tiyatro sahnesi gibiydi."