“Hayatta gerçekleştirilen bütün hayati eylemlerin sebepleri sonradan bulunur. Sevmek gibi bir şey öldürmek… Başlangıçta sebepsiz… Olup bittikten sonra anlaşılması olanaksız, açıklanması yapay…”
Gerçekliği belirleyen sözcükler midir her zaman? Ağzımızdan çıkan ya da kulağımıza ulaşan bir sözcük müdür var olmamızı sağlayan, herhangi bir eylemi mümkün kılan? Sözcükler öylesine güçlü olabilir ki bazen, herhangi bir insanın aklına cinayet fikrini sokup onu bir katile bile dönüştürebilir. Peki bir romanda kurgu nerede biter, gerçek nerede başlar? Polisiye türünün tekniklerini kullanarak, bir yandan Roman ile Gerçeklik arasındaki ilişkiyi sorgularken, bir yandan da okuru heyecanlandıracak, düşündürecek bir öykü anlatıyor.