Modern toplumda özgürlük ve bireysellik arttıkça, güvensizlik duygusu, yalnız kalma endişesi de artıyor. Siyasi hareketlere temel oluşturacak bir güvenlik ve aidiyet arayışı, alternatif bir toplumsallık düşüncesi yeniden ortaya çıkıyor. Bireyler, yuvasızlık hissinden kurtulup kendilerini evlerinde hissedebilecekleri topluluk, aidiyet ve dayanışmanın sıcak dünyasına eğilim gösteriyorlar.
“Topluluk” uzun zamandır “toplum” kavramıyla karşıtlık sergiliyor ve son zamanlarda modern devletin vaatleri karşısında yaşanan hayal kırıklığı, siyasetin temeli olarak topluluk olgusunun yeniden canlandırılması talebinin ortaya çıkmasına yol açıyor. Topluluk kavramı, küreselleşme ve bireyleşmenin etkisiyle yok olmanın aksine tekrar diriliyor, hepimiz din, ulus, etnik köken, yaşam biçimi ve cinsiyete dayalı birçok topluluğun üyesi haline geliyoruz.
Liverpool Üniversitesi Sosyoloji Profesörü Gerard Delanty, topluluk kavramına dair ufuk açan bu kitabında, Batı’nın ütopik felsefesinde topluluk görüşünün kökenlerini araştırıyor. Topluluk, cemaat, cemiyet… adı her ne olursa olsun bu yeniden canlanışı postmodern kuram ve çokkültürlülük bağlamında inceliyor. Değişen iletişim yöntemlerinin hem parçalanmayı hem de yeni sosyal bağlar kurmayı mümkün kıldığı bir toplumun yeni topluluk imgelerini açığa çıkarıyor.
“Siyasi yelpazenin her iki tarafında da toplumsal çözünme korkusunu ve topluluğun yeniden canlanma çağrılarını görüyoruz.”
-Anthony Giddens
“Cemaate dayalı toplum can çekişiyor ve bu toplum teokratik ya da ulusal bir despotizme dönüşebilir.”
-Alain Touraine