“Bu kitapta adı geçen bütün kişiler hayal ürünü, bütün nesneler gerçektir.”
Semtler, mahalleler, sokaklar değişirken, binalarla birlikte anılar da yıkılırken kentin hafızası öylece durur mu yerinde? Gamze Güller, insan-eşya ilişkisi üzerine bina ettiği romanı En Çok Onu Sevdim – Dokunulmamış Her Şey’de bu soruya yanıt arıyor. Hafızayı kimi zaman boyası dökülmüş duvarlar, yadigâr bir yüzük, mavi bir koltuk temsil ederken Asuman onlara dokunarak çoğalıyor, yenileniyor. Bahçedeki erik ağacı da onunla birlikte direniyor – betondan, insandan ve zamandan yapılma tüm canavarlara.
Beşinci Köşe’yle Orhan Kemal Öykü Ödülü’ne layık görülen Gamze Güller’in romanı En Çok Onu Sevdim, yeni adı ve edisyonuyla okur karşısında.
Nesnelere bir bak şu fotoğraflarda. Masadaki yemek takımına, kristal bardaklara, salonun ortasında duran dört tekerlekli bisiklete bak. Yaşanan evler bunlar. Kavga edilen, acı çekilen, kahkahalar atılan evler. Gülümsediklerine bakma, zaman akmış bu evde. Siyah beyaz fotoğraflarda nasıl da tekrenkli hayat. Gri tonlarında bütün kusurlar örtülmüş. Oysa hepsi kusurlu, hepsi pürüzlü. Hepimizin pürüzleri var.