Kahve mideye iner ve her şey harekete geçer: Fikirler yaklaşır, Büyük ordunun taburları gibi. Hatıralar marşa geçer. Mantığın Topçu sınıfı hücuma çıkar.
Zekice fikirler keskin nişancılar gibi Girerler savaşa. Karakterler kostümlerini giyer, kâğıt mürekkeple ekelenir, meydan savaşı yükselir ve sonlanır kara dalgaların altında; Tıpkı gerçek bir meydan savaşının kara barut dumanının içinde boğuluşu gibi." Honore de Balzac
Çağımızın biricik içeceği: kahve!
Kanuni Sultan Süleyman'ın viyana Kuşatması'nın ardından Avrupa'ya taşınan, tarih boyunca uzun törenlerin ardından sunulan bu içecek, hızlı yeme içme kültüründen nasibini aldı, kahve satan dükkân zincirleri tüm dünyayı sardı.
Kahve Kokusu, tüm zamanların en gözde içeceği üzerinden kurulan bir komplonun hikâyesi.
Almanya'nın en ünlü iki kahve zincirine düzenlenen sabotajlar, insanların bu siyah renkli çecekten uzaklaşmasına neden olur.
Peki, bunun arkasında kim ya da kimler vardır? Daha da önemlisi, kahveden mahrum birakılan bîr topluma ne olur?
Türklerin Viyana'da bıraktıkları izlerden, Etiyopya Kahve Seromonisi'ne uzanan ve bîr polisiyeden çok daha fazlasını vaat eden bir roman Kahve Kokusu...
Osmanlılar on altıncı yüzyılın en güçlü ve zengin imparatorluğu haline geldiler!
Yıkılma ise 1683teki Viyana Kuşatması'yla başladı - çekirdeğin Türklerin çadırlarından çıkıp Viyana'ya ulaşması bu kuşatmayla oklu.
Kahve zihni hızlandırır. Avrupa'nın soğuk iklimi hızlandırıcı etkiyi güçlendirdi; Batt hem ekonomik, hem askeri, hem de kültürel açıdan Doğu'yu geride bırakmaya başladı.