...Bununla birlikte romancı hep tedirgindir. Sözgelimi oğlunun Prag'a gidişini hatırlayan romancı, Vedad'ı birdenbire "bir sis içinde " örtülü görüyordu. Ve bu hatırlayışını yorumlamak istedikçe, iki şüphe yakasına yapışırdı: genç adam ya annesinden ayrılırken bu ayrılışın sonrasıza kadar sürüp gideceğinden kaygılanmıştı ya da kendisini bekleyen "akıbet"i önsezileriyle duyumsuyordu... Romancı, oğlunun "öyle mahzun", öyle titrek, öyle yaslı bir bakışla annesine baktığını hatırlıyordu ki, "işte şimdi yine onu, o bakışıyla" görüyor, gözyaşlarını zor tutuyordu. Sonra "katar" hareket etmiş...
Çağdaş edebiyatımızın yaşarken klasik olmuş yazarlarından Selim İleri, Kırık Deniz Kabuklarında yaşanmışlıkların tortusundan kuruyor yapıtını. Sultan Reşad'ın Dolmabahçe Sarayı'ndan Atatürk'ün Çankaya'sına, büyük romancımız Halid Ziya Uşaklıgil ile birlikte yol alırken, bir yandan da Halid Ziya'nın hariciyeci oğlu Halil Vedad'ın genç yaştaki intiharını ancak kendisine yaraşabilecek bir incelik ve duyarlılıkla anlatıyor.
Kırık Deniz Kabukları, geçmişin kırılıp unutulmuş bir anısı...