"Babam beni bir gün yanına oturtmuÅŸ ve ÅŸöyle demiÅŸti: Gün gelecek, çok zorluk çekeceksin oÄŸlum. Hiç dostun olmayacak. Yalnız olduÄŸunu, bir adada tek başına kaldığını fark edeceksin. Åžunu hiç unutma oÄŸlum, kendini bir okyanusun ortasında bulacaksın ve çevren bir ağızdan bağırarak konuÅŸan ve her biri farklı ÅŸeyler söyleyen bir kalabalıkla sarılı olacak. Hepsi de seni adandan kaçırmak için ellerinden geleni yapacak, altı milyarı birden. Bunun ne demek olduÄŸunu anlayabiliyor musun?"
Robinson'un Mavi Evi, Robinsonların sonuncusunun, artık var olmayan ihtimaller dünyasındaki masalı. Güney Pasifik'ten, Londra'nın zindanlarına, VarÅŸova'da bir tren istasyonundan Ä°stanbul’da sır küpü bir otele... Robinson Cuma'sını arıyor. Bir gün sular altında kalmış bir kilise, bir gün ıvır zıvırla dolu bir tavan arası ya da süpürgelerin tıkıldığı odacıklardan oluÅŸan bir krallık... Robinson'un evi hangisi? Belki de hepsi? Hayat kılıç diÅŸli bir kaplansa eÄŸer, ardına bakmadan kaçmak belki de en iyisi. ÇaÄŸdaÅŸ Alman edebiyatının büyük yazarı Ernst Augustin hiç görmediÄŸiniz renklerden bir dünya kuruyor; bira rengi tabelalar, çay rengi bir ışık, panik kırmızısı, kahverengi kadifeden tangolar... Üç yıl önce gözlerini kaybeden yazarın, dünyanın dört bir köÅŸesinden topladığı ruh iklimlerinin tabloları.
