Sevgili Arsız Ölüm, modern edebiyatımızda önceli olmayan bir dil, ses ve anlayışla kurulmuş bir romandır. Yazarın öz yaşamını da içeren bir biçimde, Huvat ailesinin köyden kente göçü, aile fertlerinin yoksulluk bilgisi ve geleneksel kültürleriyle kentteki yaşama tutunma çabalarını konu edinir. Bu romanı biricik yapan şey, yazarın anlatısında içselleşmiş olan annenin sesidir. Annenin sesi, masallar, türküler, maniler, meseller ve halk hikâyelerinden oluşmuş bir sestir. Dolayısıyla, sözlü kültürün anlatı dilinin müziğini, modern dilin dolayımından geçirerek başkalaştırmış, yeni bir nota oluşturmuş ve ortaya benzersiz bir metin çıkarmıştır yazar. Anlatıya fantastik bir edebi zevk kazandıran ve kitabı büyülü gerçekçilik kapsamında nitelemeye yol açan özellik, anlattığı her şeyle, örneğin kuyuyla ya da babayla aynı mesafede kalabilen, minyatür resimlere benzer bir dil ölçüsüdür. İşte, yazarın, kahramanlar ve nesnelerin gözüyle dünyayı kurmasının başarısıdır bu; kendini saklayabilmesi ve yoksulların sesindeki derin bilinci duyumsamasının başarısı...
Sevgili Arsız Ölüm edebiyatımızda sevinçle karşılanmış ve Farsçadan İngilizceye, Rusçadan İspanyolcaya kadar birçok dile çevrilip, bu dillerde de benzer ilgiyi görmüştür.