Volkan: Yirmili yaşlarının başında, polis…
Hilmi Öztoprak: Volkan’ın babası, emekli emniyet müdürü, kadınların ve Volkan’ın hayranlıkla izlediği erkek…
Songül Keklik: Şöhretinin zirvesindeyken ortadan kaybolan Kürt türkücü…
Başkomiser: Çocuksuz, mutsuz ve yenik bir adam…
Hacı Ağa ve İzzet Ağa: Güneydoğu’nun iki farklı aşiret reisi…
Murat Öztürk: Volkan’ın eniştesi, işadamı…
Türkiye’nin yakın geçmişinden izler taşıyan kişiliklerin birlikte kurduğu, hem aşkı anlatmaya hem polisiye roman olmaya çalışan bir yol öyküsü…
Hiçbir şeye dokunmadan geçen ama her şeyin ortasında tutuklu kalan bir roman: Volkan’ın Romanı…
“Telefonu kapadıktan sonra Başkomiser, ahizeyi kaldırmadan önce ellerini sildiği kolonyalı mendille başlayarak ve birkaç paket daha yırtarak ayaklarını silmeye başlıyor. Ve bunu yaparken bu sırada babasının işe gidişlerini hatırlayan, birazdan Başkomiser’in de çekip gideceğini kestiren Volkan’a, Başkomiser aniden şu soruyu soruyor: 'Otogarın altında ne arıyordun biraz önce oğlum sen?'”