"Franz Biberkopf’un hikâyesi, basit bir hırsızın Duygusal Eğitim’ini anlatır. Eski burjuva Bildungsroman’ın en uç, şaşırtıcı ve yetkin örneğidir."
Walter Benjamin
Modern Alman edebiyatının en önemli temsilcilerinden Alfred Döblin'in başyapıtı Berlin Alexander Meydanı, eski bir hükümlünün, Franz Biberkopf’un hikâyesini anlatıyor. Biberkopf hapisten çıkar çıkmaz 1920'lerin Berlin’iyle karşı karşıya buluyor kendini. Yoksulluk, işsizlik, suç dünyası, yıldızı gitgide parlayan Nasyonal Sosyalizm ve tüm bunları temsil eden dostlarla yüzleşmek zorunda kalıyor. Hayatına yeni bir yön verip dürüst yaşamak için debelendikçe yeraltı dünyasının içine çekiliyor. Hayallerinden tekrar tekrar koparılıp acı gerçeklerle yüzleşiyor.
"Epiğin özünü en iyi Döblin’de kavradım. Epik metinleri ve epik teorisi, benim dramatik sanatımı derinden etkilemiştir."
Bertolt Brecht
"Berlin Alexander Meydanı'nı okurken, onu okumuyormuş da adeta büyük bir açlıkla yalayıp yutuyormuş gibi hissetmiştim. Gerçi o hissi tam da tarif edemem; okumaktan çok, acı, umutsuzluk ve korkuyla dolu bir yaşantı gibiydi."
Rainer Werner Fassbinder
"Döblin’in Wang Lun ya da Berlin Alexander Meydanı’ndaki fütürist öğeler olmadan benim romanlarım anlaşılamaz. Döblin sizi rahatsız edecek, rüyalarınıza girecek. Eğer halinizden memnunsanız, Döblin’den uzak durun."
Günter Grass