Hint Okyanusu’nda, tropik bir adadaki hapishanede, iki kişilik hücrede üç kadın kalıyor. Dışarıda, uzakta kopan kasırga giderek yaklaşırken farklı kuşaklardan bu üç kadın, korkuya teslim olmadan yaşama tutunabilmek için inatla ve gayretle avutuyorlar birbirlerini. Aralarındaki farkları unutup onları bir arada tutan şeylere sarılıyor, hapishane yaşamını kendi kurallarıyla yeniden yaratıyorlar.
En gençleri olan Leila, kan dökmekten hapse düşmüş. Öfkeli ve asi çocuk görüntüsünün altında umulmadık derecede güçlü ve akıllı. Orta yaşlı Juna, komplo kurmakla suçlanmış, oysa onun tek bildiği, bilgisayar dili ve insan dili arasında köprüler kurmak. Yaşlı Gracienne Ana ise korkunç bir suçu itiraf ederek hapse girmiş, oysa itiraf ettiği suç kendisinden kat kat büyük.
İsyan, John Berger’ın, “Sözcüklerin yıkıcı gücünü anlatan nefis bir roman,” dediği ve kahramanlarının önce hayatta kalarak, sonra dans ederek, lanetler okuyarak, başkaldırarak, yenilmelerine rağmen ‘isyan’ düşüncesinden vazgeçmeyerek kadere kafa tutup, yok olmayı reddedenleri anlatıyor.