Paris, 1793: Savaşın baskısı altında kıvranan Robespierre'in uygulamaları terör estirmektedir. Bununla birlikte, giyotinden korkmadan, herkesin eşit ve özgür olduğu bir toplum hayalini gerçekleştirmek için cesurca mücadele edecek insanlar da vardır. Bunlardan biri olan, "Kadın ve Vatandaşlık Hakları Beyannamesi"nin yazarı Olympe de Gouges, cumhuriyetçi fikirleri en ön sıradan savunanlar arasındadır.
Olympe'de bu cesur kadının hayatı, özellikle de son aylarda geçirdiği zorlu dönem, kahramanın kendi ağzından anlatılıyor. Onun bu hesaplaşması zaman zaman, ayaklanmalarla darmadağın olmuş Paris'te devrimi yaşayan genç Jakoben muhbir, yaşlı hizmetçi, ressam, hapishanede hücre arkadaşı olan hanımefendiler ve ayaktakımı, yargılanması esnasında mahkeme salonunu dolduran işçiler ve oğlunun hassas sevgilisi gibi, diğer kadınların seslerine karışıyor.
Her sayfası heyecan ve tutku dolu olan bu kitapta romanın duygusal ama cesur, çalışkan ama yorgun, asi ama tutsak kahramanı başrolde. Olympe, cesaretinin ışığı yüzyıllar öncesinden günümüze yansıyan bir kadının portresi.
"Yazmak tehlikeli bir şey. İkimiz de Abbay'ye bu nedenle getirildik. Bu zamanlarda dikkatsizce yazılmış bir mektup bile bir siyasi bildiri gibi algılanıyor ve bunu kimse anlayamıyor. Ben bile. Ben ki sansürün geri döneceğini öngördüm ve bundan acı duydum. Düşünceyi ve kelimeleri kesmekle başlayan, en sonunda kafaları kesmeye kadar giden eski bir kontrol hevesi işte."