Dilimiz yaÅŸamla kurduÄŸumuz iliÅŸkinin yansıması olduÄŸu için, dilimize gösterdiÄŸimiz özen kadar özen gösteriyoruz yaÅŸamımıza da. Dilimizi kullanabildiÄŸimiz kadar düÅŸünebiliyor, dilimizi koruyabildiÄŸimiz kadar kendimizi de tutarlı bir bütün olarak koruyabiliyoruz.
Üstünde durmadan, hoyratça kullandığımız dil, yaÅŸamımızı çoraklaÅŸtırıyor, çölleÅŸtiriyor. Hiçbir zaman derinine inemediÄŸirniz, üstümüzde iÄŸreti duran bireyliklerimizle, gitgide anonim bir karmaÅŸaya dönüÅŸüyoruz. Bu tuhaf "olamamak" halinden kurtulabilmemizin öncelikli yolu, hiç kuÅŸkusuz, dilimizi doÄŸru kullanmaktan, daha doÄŸrusu kullandığımız dili sorgulamaktan geçiyor.
Dilimizle, Türkçeyle toplum olarak kurduÄŸumuz bu iliÅŸkiyi en çarpıcı biçimiyle sorgulayan yazarların başında Feyza Hepçilingirler geliyor.
Hepçilingirler, Türkçe "Off"un üçüncü cildi olan Dilim Dilim Anadilim'de halimizi, zaman zaman gülümseyerek, bir kez daha, büyük bir ustalıkla ortaya döküyor. Okurları da gülümsetiyor bu yazılar ama derinde kolay kolay silinmeyecek bir iz, bir soru kalıyor. Nereye gidiyoruz?