“John Cheever büyülü bir gerçekçi. Göz kamaştıran öyküleri ve eşsiz romanlarındaki üslup, savaş sonrası Amerikan edebiyatının diğer tüm önemli yazarlarında olduğu gibi zengin ve özgün.”
-PhIlIp Roth
Amerikan edebiyatının klasiklerinden, 20. yüzyılın en önemli öykücülerinden, Pulitzer sahibi, “Amerikan banliyölerinin Çehov’u” olarak anılan John Cheever, 4 ciltlik toplu öykülerinin ilki olan Yüzücü’de okuru, Amerikan rüyasının bir hayal olduğunu hissettirecek şekilde yan yana dizilmiş evleriyle banliyöye davet ediyor.
Yeri geldiğinde “küçük” insanı, yeri geldiğinde insanın “küçük” gördüklerini ironik bir dille ele alan Cheever, Tomris Uyar’ın ifadesiyle, “Başkalarına alabildiğine hoşgörüyle bakan, kendini sürekli hırpalayan, bu iki eğilimi arasında belki yalnızca yazıları aracılığıyla köprü kurabileceğini uman bir yazar. Kendisi ister trenlerde, ister vapurlarda, ister uçaklarda yol alsın, ufkunun gitgide daraldığını kavrayan bir Yüzücü.”
Yüzücü, eve tek tek havuzlardan geçerek geri dönülen, radyoların kulak misafirliği yapmanızı sağladığı, mutlu ailelerde mutlaka bir bityeniğinin arandığı ve aşkın geometrik hesaplara dönüştüğü bir dünyaya açılan kapı.
“Pek çok kişi banliyö üzerine yazdı, fakat sadece Cheever ondan bir arketip yarattı.”
-JOHN UPDIKE